Borderline Kişilik

Nedenleri:

Borderline Kişilik Bozukluğu (Sınırda Kişilik) ilk çocukluk döneminde yetersiz ilgi, destek ve disiplinin olması ya da aşırı denetimler nedeniyle bireyleşmenin temel güven ve özerklik duygusunun engellenmesi, kendilik sınırlarının yeterince belirlenememesi gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkar.

Borderline kişilerin emel özelliği, ergenlikte başlayan kişiler arası ilişkilerde, kendilik imajında ve duygulanımında dengesizlik ve belirgin dürtüsellik ve aşırı kaybetme korkusudur.
Masterson Borderline Kişilik Bozukluğunun kaynağının Mahler’in çocuğun 0-3 yaş dönemindeki gelişimle ilgili ayrılma-bireyleşme evreleri modelindeki yeniden yakınlaşma alt evresinde meydana gelen gelişimsel bir duraklama olduğunu söylemektedir. Yeniden yakınlaşma alt evresi 15 ila 22’inci aylar arasında, yeni yürümeye başlayan çocuk anneden ayrı bir birey olma algısı edindikten sonra, bu ayrı olma duygusunun getirdiği zevki paylaşmak için tekrar anneye yakınlaştığı dönemde gerçekleşir. Yeniden yakınlaşma krizi çocuğun kendi başına hareket etmekle annesini ona yardım etmesine izin vermek arasında gidip gelmesinden oluşur. Bu dönemde duygular ayırt edilmeye başlar. Duyguların daha çok farkına varılmaya başlanır, özellikle özlem ve üzüntü duygularına farkındalık artar. Yeniden yakınlaşma evresinde meydana gelen gelişimsel duraklamanın nedeni çevre, kader, yaratılış olabilir. Çevresel kusurlar; annenin yetiştirme kusurları, çocuğun bireyleşmesi için gerekli duygusal tedariği ve desteği vermemesi anlamına gelmektedir. Örneğin anne kendi kaygı ve terk edilme sorunlarına karşı çocuğa iyice yapışabilir yada çocuğun kendine bağımlılığından rahatsız olarak gerekenden daha erken bir ayrılmayı da teşvik edebilir.

Çocuk büyüyebilmek için annenin sağlayacağı desteklere muhtaçtır, fakat büyümeye başlarsa desteklerde geri çekilecektir. Bu durum, geri çekilmeyi kendiliğinin bir parçasının kaybı olarak algılayan çocukta bir anda terk edilme depresyonunu başlatır. Çocuk, bu hislere karşı kendini savunmak için, ayrılmayı inkâr eder ve anneye yapışır ve böylelikle ayrılma–bireyleşmeden özerkliğe kadar uzanan normal gelişimsel evreleri tamamlamakta başarısızlığa uğrar. Böylece, çocuk gelişimsel duraklamaya maruz kalır. Bir ödüllendirici parça birim ve bir geri çekilen parça birimden oluşan bölünmüş nesne ilişkileri birimi oluşur. Hasta aynı zamanda şöyle bir bölünmüş ego geliştirir: Anne, yapışmaya olanak sağlayan; bireyleşmekten kaçınma, ayrılmayı inkâr etme, yapışarak yeniden birleşme isteğini eyleme vurma ve yansıtma şeklindeki ego işlevlerini ödüllendirir. Böylelikle egonun bir bölümü, haz ilkesinden gerçeklik ilkesine olan gerekli değişimi geçiremez. Çünkü bu değişimi geçirmek, ayrılma gerçeğini kabullenmesi anlamına gelmektedir ve bu da terk depresyonunu doğurur. Annenin yapışması ve geri çekilmesi ve bu hastanın yeniden birleşme için eyleme vurma isteği, egonun bir bölümünün gelişimde başarısızlığa uğramasına neden olur ve sonuç olarak bölünmüş bir ego yapısı oluşur. Borderline’ın sanki 2 seçeneği var gibidir;  -ya terk edilme depresyonunu yaşayıp kendini kötü hissetmek ya da -gerçekliğin inkar edilmesi ve yıkıcı davranışların eyleme vurulması pahasına kendini iyi hissetmek.

Bölünmüş nesne ilişkileri birimine ayrıca egonun gelişimsel duraklaması eşlik eder ve bunun sonucunda zayıf bir gerçeklik algısı, hayal kırıklıklarına karşı düşük tolerans, dürtü kontrolünde zayıflık ve yetersiz ego sınırları ortaya çıkar.

Temel savunma mekanizmaları: bölme, eyleme vurma, yapışma, kaçınma, inkar, yansıtma ve yansıtmalı özdeşimdir. Bölme savunması birbiriyle çelişen ‘iyi ve kötü anne’ ve ‘iyi ve kötü çocuk’ imgelerini ve bunlarla bağlantılı sevilme ve reddedilme duygularını birbirinden ayırır( Anne=ötekiler, çocuk=kendisi).    

Borderline çocuğun babası genelde anne-çocuk ilişkisine karışmaz, işine veya hobilerine dalmıştır, evden uzakta çok vakit geçirir.

Bakım kusurları sadece annenin davranışlarıyla ilgili değil, hastalıklar ve annenin fiziken ortada olmamasından da kaynaklanabilir. Ayrıca çocuğun hastalanması ve dışsal nedenler gibi kader ve yaratılış faktörleri de çocuğun gelişimini etkiler.     

Gelişimsel yolda duraklamayıp ilerleyen bireylerde bölünmüş fantezi varlığını devam ettirmez. Çocuk anneden ayrıldıkça bölünmüş nesneler birleşerek tam nesneler haline gelirler ve bölmenin yerini bastırma alır. Azarlayan anneyle sarılan anne aynı kişidir. Başarılı olan çocukla hata yapan çocuk aynı kişidir.

Tanı Kriterleri:

DSM-IV Borderline Kişilik Bozukluğu Tanı Kriterleri:

Aşağıdakilerden beşinin olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, kişiler arası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin dürtüselliğin olduğu sürekli bir örüntüdür.

1. Gerçek veya hayali bir terk edilmeden kaçınmak için çılgınca çabalar gösterme.
2. Gözünde aşırı büyütme ve yerin dibine sokma uçları arasında gidip gelme, gergin ve tutarsız kişilerarası ilişkilerin olması.
3. Kimlik karmaşası: belirgin olarak ve sürekli bir biçimde tutarsız benlik algısı veya kimlik duyumu.
4. Kendine zarar verme olasılığı yüksek en az iki alanda dürtüsellik.
5. Yineleyen öz kıyımla ilgili davranışlar, girişimler, göz korkutmalar.
6. Duygu durumda belirgin tepkiselliğe bağlı instabilite.
7. Kendini sürekli boşlukta hissetme.
8. Uygunsuz, yoğun öfke ya da öfkesini kontrol edememe.
9. Stresle ilişkili geçici paranoid düşünce veya ağır dissosiyatif semptomlar.

 ICD-10’da belirtilen özellikleri ise şöyledir:

Duygusal dengesizlik belirtilerinin birçoğu bulunur. Ek olarak, hastanın kendilik imgesi, amaçları ve seçimleri (cinsel seçimleri de içerir) sıklıkla belirsizdir ya da bozulmuştur. Sık olarak, kronik boşluk duyguları vardır. Yoğun ve dengesiz ilişkilere girme eğilimi yineleyen duygusal krizlere neden olabilir. Bu eğilim terk edilmeyi önlemek için aşırı çaba harcamaya ve birçok kez intihar tehdidi ya da kendine zarar verici davranışlara yol açar (bunlar görünür nedenler olmaksızın da olabilir).

Belirtileri:

Borderline kişilik bozukluğu olanlar genelde 20’li veya 30’lu yaşlarında, ayrılma stresi, kayıp, panik, depresyon veya yakınlık kurma sorunlarından şikayet ederek terapiste başvururlar. Daha erken yaşlarda davranış bozukluğu ve anoreksiya gibi sorunlar nedeniyle terapiye gelebilirler.

Borderline bireylerde yoğun öfke, depresyon, panik, umutsuzluk ve çaresizlik, boşluk ve hiçlik, suçluluk duyguları çok yoğundur. Kişi kendini bu duygulardan uzaklaştırmak için birine yapışır ve kendini etkinleştirmekten alıkoyar ve yüzeysel olarak kendini iyi hisseder. Bunun sonucunda hem zayıf ve güvensiz bir kötü kendilik imgesine hem de yapışmacı davranışlarda bulunduğu ve kendiliğini etkinleştirmediği zaman insanların ona destek verecekleri hayaline dayanan zayıf bir sahte kendilik geliştirir.  

Aşırı çalışma, madde kullanımı, alkol, oyun ve kumar, aşırı alışveriş, seks ve anlık ilişkiler yoluyla anlık tatminler yaşamak gibi eyleme vurumlarla kendini iyi hissetmek ve terk depresyonundan kaçınmaya çalışır.

Borderline’ın ruh halinde sürekli ve büyük değişimler meydana gelir, idealleştirme ile aşağılama arasında sürekli değişen bir durum söz konusundur. Sosyal ilişkilerinde tutarsız ve gergindirler. İdealleştirdikleri kişi ile birlikte çok zaman geçirmek isteyebilirler ve ilişkilerinin daha başında, kendileriyle ilgili en özel bilgileri paylaşabilirler. Ancak insanları yüceleştirmekten, değersizleştirmeye hızlı bir geçiş yapabilirler. Karşılarındaki kişinin yeterince umurunda olmadıkları, onun yeterince verici olmadığı ve yeterince yanında olmadığı düşünceleri içine girerler. Bu kişiler, ancak karşılarındaki kişiler, gerektiğinde onların gereksinmelerini karşılamak üzere yanlarında olacak olurlarsa, onlarla empati yapabilir ve onlarla "iyi bir ilişki" kurabilirler. Bu kişilerin başkalarına bakışlarında birden, kesin dönüşler olabilir. Karşılarındaki kişiyi, kendilerine büyük bir dayanak olarak görürken; birden, katı yürekli, acımasız bir insan olarak görmeye başlayabilirler.

İş konusunda başarılıymış gibi görünenler aslında gerçek potansiyellerini kullanmıyor olabilirler. İşlerinden memnun olmayabilir veya beceri seviyelerinin altında işler yapıyor olabilirler. Kariyer seçimleri ailenin beklentileri doğrultusunda yapılmış olabilir. Amaçları, değer yargıları ve işlerine ilişkin tutkuları birden değişiklik gösterebilir. İşlerine ilişkin görüşlerinde ve tasarılarında, cinsel kimliklerinde, değer yargılarında ve seçtikleri arkadaş türünde, birden ortaya çıkan bir takım değişiklikler olabilir. Birden, kendilerine yardım edilmesi için yalvarıp yakaran bir kişi konumundan, geçmişte yapılanlar için öç almaya çalışan bir kişi konumuna geçebilirler.

İlişki konusunda boğulma veya terk edilme korkuları gerçek bir yakınlık kurulmasını engeller. Sevdiğini elinden kaçırmamak için ona sıkıca yapışma eğilimi gösterirler. Onları anlatan en iyi cümle “senden nefret ediyorum beni terk etme” dir. Kaybetme korkusundan dolayı çok kıskançlığı abartabilirler. Onların yakıtı ilgi ve sevgidir. Bunları gördüğü sürece mutludur. Çoğu kez sevdikleri kişinin, kendilerine gereken önemi vermediğini, ilgi göstermediğini, kendilerini terk edeceklerini düşündükleri zaman öfke çıkartırlar. Kendilerini yatıştırmak için eyleme vurum davranışları gösterirler (Alkol, cinsellik, kumar, alışveriş, aşırı yeme, aşırı spor v.b.)  Ardından utanç ve suçluluk duyarlar ve sonucunda kötü olduklarına ilişkin benlik algıları güçlenir. Sevdiği insana cenneti de yaşatabilir cehennemi de.

Kendi hayatını olgun bir şekilde yürütmeyi başaramaz. Başkalarına bağımlı olduğunu düşünür ve onlardan yardım bekler. Bağlanma sorunları yaşar, özerk değildir ve olgun bir yetişkin olarak ayrılma ve bireyleşmeyi gerçekleştirememiştir. Kendini olgunlaşmamış ve olduğu yaştan daha genç hisseder.

Borderline kişilik bozukluğunun görülme sıklığı %2-3 dolaylarındadır, %75 oranında kadınlarda görülür.

İntihar riski ve bozukluğun yol açtığı sorunlar en fazla ergenlik dönemindedir, yaşla birlikte azalır. 30’lu ve 40’lı yaşlarda insan ilişkilerinde ve iş yaşamlarında düzelme görülür.

Borderline bireylerin çocukluk öykülerinde fiziksel veya cinsel istismar, ihmal, erken ebeveyn kaybı veya ayrılığı daha sıklıkla bulunur.

Borderline yapılar, hedeflerini gerçekleştirme sürecinde kendilerini engelleme eğilimi gösterebilirler. Okulunu bitirmek üzereyken bırakma, ilişkileri yolundayken ilişkiyi bozmaya çalışma gibi.  Bazılarında psikoz benzeri belirtiler gözükebilir; hallüsinasyonlar, vücut imgesi çarpıklıkları, göndergesel düşünceler gibi.

Tedavisi:

Borderline kişilik bozukluğunun tedavisi ve terapisi hastanın bu sürece uyum sağlaması ve gerçekten iyileşmek istemesiyle doğru orantılıdır. Kişi düzelmeyi ne kadar istiyorsa iyileşme de bu yönde olacak ve süreç hız kazanacaktır. Psikoterapi ile çözümlenebilmesine rağmen, uzun zaman içinde yerleşmiş olan duygu, düşünce ve davranış alışkanlıklarını değiştirmek yoğun ve sürekli tekrarlanan bir tedavi ve öğrenme süreci gerektirir. 
Psikanalitik yönelimli psikoterapiler oldukça etkilidir. Bireyleşme evresi duraklamasıyla bağlantılı olan terk depresyonunu derinliğine çalışarak, hastanın ruhsal durumunun yeniden yapılanmasını amaçlar. Bu çalışma bölünmüş nesne parça birimlerinin, bütünleşmiş nesne birimlerine ve bölünmüş egonun, bütünleşmiş egoya dönüşmesi ile birlikte ego özerkliği başarısına ulaştırır. Hastanın bireyleşmesi filizlendikçe, sevmek ve üretmek için yeni kapasiteler ortaya çıkar. Hepsi olmamakla birlikte çoğu borderline bireyler, uygun terapötik destek sağlandığı takdirde, yoğun psikoterapiye yanıt verebilir ve vereceklerdir. Terapi sırasında devamlı değişen duygulara, aşırı ilgi ihtiyacına ve sürekli tekrarlanan krizlere terapistin dayanması gerekir.
Terapi sürecinde Borderline kişilik bir süre sonra terapiyi ve terapisti aşağılamaya başlayacak ve kızgınlıkla aniden tedaviyi sonlandıracaktır. Bir kaç ay sonra yeniden terapiye dönmesi ile aynı süreçler yeniden yaşanacak ve bu şartlar altında tedavi en azından 2-5 yıl arasında sürecektir.
 

KAYNAK: James F. MASTERSON, Mahler, Prof. Dr. Orhan Öztürk, Prof. Dr. Ertuğrul Köroğlu. DSM-VI,  ICD-10

Feyzullah ALPMAN
Uzm. Klinik Psikolog - Psikoterapist

Sizde Yorumunuzu Yazabilirsiniz


Makalelerimiz