Cinsel işlev bozukluklarının psikolojik nedenlerine ilişkin günümüze kadar çeşitli görüşlerde bulunulmuştur. Bu yaklaşımlar geleneksel ve modern yaklaşımlar olmak üzere iki grupta toplanmıştır. Geleneksel yaklaşımlar, psikanalitik ve davranışçı yaklaşım olarak iki grupta değerlendirilmektedir. Psikanalitik yaklaşıma göre, cinsel işlev bozuklukları bilinçaltı çatışmalara bağlı olarak gelişmekte olup bu çatışmaların temelinde ise erken çocukluk yaşantıları, psikoseksüel gelişim dönemlerinde bir aksaklık oluşması, oedipus kompleksi, kastrasyon anksiyetesi ya da penis kıskançlığı gibi nedenlerin yer aldığı düşünülmektedir. Davranışçı yaklaşıma göre ise tüm davranışlar gibi cinselliğin ve cinsel davranışların da öğrenildiği ve dolayısı ile cinsel işlev bozukluğu olan kişilerin cinsel uyarılara yanlış tepkiler vermeyi öğrendikleri görüşü esas alınmaktadır. Modern yaklaşımların temeli Masters ve Johnson tarafından atılmış olup bu yaklaşıma göre cinsel işlev bozukluklarına yol açan birçok neden bulunmaktadır. Geleneksel yaklaşımların öne sürdüğü psikoseksüel gelişim aşamalarındaki aksaklıklar ve yanlış öğrenilmiş davranışların yanı sıra modern yaklaşım cinsel işlev bozukluklarının nedenleri arasında eşler arasındaki ilişkinin ve cinsel bilgi eksikliğinin de önemli bir rol oynadığına vurgu yapmaktadır. Cinsel işlev bozukluklarının nedenlerine ilişkin yapılan araştırmalara göre eksik ya da yanlış cinsel bilgi, geleneksel ve tutucu yetiştirilme biçimi, çocukluk yaşantıları ve aile ortamı, eşler arasındaki uyumsuzluk ve iletişim sorunları, başka bir cinsel sorunun bulunması, başka bir psikolojik sorunun bulunması ve beden imgesi gibi faktörlerin önemli bir role sahip oldukları saptanmıştır. Sadock (2007) da ilişki sorunlarının önemini belirtmiş ve cinsel işlev bozukluklarının ilişki sorunlarına yol açabildiğini ve aynı zamanda cinsel işlev bozukluklarının ilişki sorunlarından kaynaklanabildiğini, bu hastalarda genellikle cinsel performans ile ilgili bir yetersizlik ya da utanma duygusu geliştiğini vurgulamıştır. Cinsel işlev bozukluğu biyolojik sorunların, kişinin içsel çatışmalarının, kişilerarası zorlukların ya da bunların birleşiminin sonucunda da ortaya çıkabilmektedir. Cinsel işlev bozukluklarına yol açan etkenler belirtildiği gibi çok faktörlü olup etkenler arasında da karmaşık bir ilişki söz konusudur. Bu etkenler genel olarak fiziksel ve psikolojik faktörler olarak ikiye ayrılarak tanımlanmakta olup psikolojik faktörler de yatkınlık yaratıcı, başlatıcı ve devam ettirici faktörler olmak üzere üç grupta tanımlanmaktadır (Tuğrul, 1998). Cinsel İşlev Bozukluklarının Psikolojik Nedenleri Yatkınlık Yaratıcı Etkenler: Yetiştirilme tarzı, Bozuk aile ilişkileri, Yetersiz ya da yanlış cinsel bilgiler, Travma tik cinsel deneyim, Psikoseksüel roldeki güvensizlik, İntrapsisik dinamik nedenler… Başlatıcı Etkenler: Hamilelik ve doğu, Esler arasındaki genel ilişki bozukluğ, Aldatılma, Gerçekdışı beklentiler, Partnerdeki cinsel işlev bozukluğu, Rastlantısal başarısızlık, Organik hastalıklara reaksiyon, Yaşlanma, Depresyon ve anksiyete, Travma tik cinsel deneyimler Devam Ettirici Etkenler: Performas anksiyetesi, Başarısızlık korkusu, Suçluluk duygusu, Partnerler arasında çekicilik kaybı, Genel ilişkideki uyumsuzluk, Yakınlık korkusu, Bozuk kendilik algısı, Yetersiz cinsel bilgi, Cinsel mitler, Kısıtlı önsevişme, Psikolojik rahatsızlıklar, Kendini yetersiz tanıma Cinsel işlev bozukluğu hangi nedenle başlamış olursa olsun sürdürücü etkenlerin devreye girmesi, sorunun süreğen hale gelmesine neden olabilir. Bedensel ve psikolojik sorunlar, ilaç, alkol ve uyuşturucu madde kullanımları gibi başlatıcı etkenler çözülmedikçe sorunu sürdürücü etkenlere dönüştürebilirler. Freud’a göre, oedipus kompleksi başarıyla çözülmezse, erişkin birey cinsel deneyimlerinde eski yasak sevgi isteklerinin yarattığı suçluluk duygularını ve anksiyeteyi yeniden yaşamakta ve bu olumsuz duygulanımdan kurtulmak için cinsel hazdan ve işlevsellikten vazgeçmektedir. Daha çok erektil bozuklukları açıklamakta kullanılan bu kavramsal yapıda, cinsel işlev bozukluğu olumsuz duygulanımların, özellikle anksiyetenin ortaya çıkmasına karşı geliştirilen nevrotik bir savunma olarak anlaşılabilir. Cinsel işlev bozukluklarının gelişiminde farklı bir görüş de öğrenilmiş fiziksel-cinsel sorunları temel almaktadır. Cinsel işlev bozukluklarının davranışsal boyutu, küçük yaşlarda travma ya da acı ile beraber edinilen bir cinsel deneyime dayanmaktadır. Bu düşünceye göre, küçük yaşta tacize uğrama, ileri yaşlardaki cinsel işlev bozukluklarının hazırlayıcısı olabilmektedir. Özellikle kadınlarda taciz ileri yaşlardaki cinsel işlev bozukluklarının önemli nedenlerinden biridir. Ancak erkekler için aynı şey söylenemez. Burada cinsel işlev bozukluğunun bilgi eksikliğinden köken aldığı, bu nedenle tedavi de ilk basamakta; cinsel yaşantıya yönelik bilgi eksikliğini ortadan kaldırmaya yönelik olmaktadır. Masters ve Johnson’a göre, böyle bir bozukluğun oluşması için mutlaka travmatik bir deneyimin gerçekleşmesi şart değildir. Suçluluk duygusu ve yakalanma korkusu içinde yapılan mastürbasyon da aynı etkileri gösterebilmektedir. Masters, Johnson(1970) ve Kaplan (1974), çalışmalarında cinsel işlev bozukluğu olan çiftlerde görülen performans anksiyetesini tanımlamışlardır. Araştırmacılar, sağlıklı ve cinsel işlev bozukluğu olan erkeklerin anksiyete yaratabilecek durumlara farklı tepkiler verdiklerini saptamışlardır. Sağlıklı erkeklerde anksiyete cinsel isteği artırmakta, fakat cinsel işlev bozukluğu olanlarda cinsel isteğin önüne geçmektedir. Bu ayrım kadınlarda görülememiştir. Buradan; erkek ve kadınlardaki cinsel işlev bozuklukları farklı bilişsel temellere dayandığı sonucu çıkarılabilir. Cinsel işlev bozuklukları nedeni kişiye göre değiştiği için, kişinin geçmiş yaşam öyküsünün yetkin bir uzman tarafından ayrıntılı alınması, mevcut şartlar ve ilişki faktörüyle birlikte değerlendirilip analiz edilmesi tedavi sürecini kolaylaştırır. Feyzullah ALPMAN Uzm. Klinik Psikolog-Psikoterapist Kaynaklar: Kaplan, H.S.: The New Sex Therapy: Active Treatment of Sexual Dysfunctions. New York, Brunner/Mazel, 1974. Masters, W.H., Johnson, V.E.: Human Sexual Response. Boston, Little Brown Co, 189-191, 1966. Clayton, A.H.: Recognition and Assessment of Sexual Dysfunction Associated with Depression. J. Clin. Psychiatry, 62(3):5-7, 2001. Aydın, H., Cinsellik ve cinsel işlev. Psikiyatri Temel Kitabı, Hekimler Yayın Birliği, Ankara; Bölüm 41(605- 615) , 1998. Tuğrul C. Cinsel işlev bozukluklarının tedavisinde bilişsel– davranışçı terapi yaklaşımı. Savaşır I, Boyacıoğlu G, Kabakçı E, Ed. Bilişsel davranışçı terapiler. 2. Baskı. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları; 1998. S.157-83. Metz me, Epstein N. Assessing the role of relations hip conflict in sexual dysfunction. J sex and marital therapy 2002;28:139-64.