Gelin, sizinle geçmişe bir yolculuk yaparak başlayalım... Bebeğiniz dünyaya geldi, mucizevî bir şeydi, belki aksilikler oldu; ama onunla baş başa kaldığınız andan itibaren onun çevresinde akmaya başladı sizin için hayat. Ah şu konuşmaya kadar olan dönem yok mu, en zor zamanları o dönemde yaşadınız; anlatamadı derdini, siz de anlayamadınız. Beslenmesi, bakımı, ihtiyaçları derken, ne yapacağınızı, onu nasıl sakinleştireceğinizi bilemediğiniz için birlikte ağladığınız, zor geçen saatlerin ardından birlikte sızıp uykuya daldığınız oldu. Dişleri çıkmaya başladı, ateşlendi, hasta oldu; hep başında beklediniz. Ha bir de kucağınızdaydı ya hep; ilk emekleme denemelerinden sonra ayaklarının üzerinde durmaya, adım atmaya başladığı zamanı hatırlayın... Nasıl da gözlerinin içi güldü başardığını fark ettiğinde, siz de ona tanıklık ettiniz. Yürümeye, konuşmaya, kendi ihtiyaçlarını kendi başına karşılamaya, sosyalleşip başkalarıyla ilişki kurmaya başladı. Minicik ayaklarıyla halının üzerine ilk basışından, nasıl da okul bahçesinde bir o yana bir bu yana koşturan adımlara dönüştü; nasıl oldu, ne zaman geçti bunca zaman? Belki de okul hayatı başladıktan sonra biraz daha kontrol edilemezdi durum... Öğretmenlerinin, arkadaşlarının, çevredeki insanların onun üzerindeki etkisi daha fazlaydı artık, kimi zaman iyi kimi zaman da olumsuz etkilendi çevresinde olup bitenlerden. İçini açıp, size problemlerini anlattığında ya da yaşadığı güzellikleri paylaştığında, kimi zaman sıcacık kucağınızı ona açtınız kimi zaman da ne yapacağınızı bilemediniz. Gel zaman git zaman arkadaşların adları daha çok anılır olmaya başladı, onlarla geçirilen zamanlardan daha önemlisi yoktu artık. Evde olduğu zamanlar odasının kapısını kapatmaya başladı yüzünüze, onunla sohbet etmek istediğinizde kovulmaktan beter oldunuz belki. Evde geçirdiğiniz zaman dilimleri, telefon - televizyon - bilgisayar ekranı arasına hapsoldu. O kadar uzaktı ki artık sizden, tanıdığınız bildiğiniz çocuk sizinki miydi, artık emin bile değildiniz. Onun için hayal ettiğiniz başarı dolu gelecek; aynanın önünde geçirilen saatlere, giyim kuşama; hep başkaları tarafından beğenilme çabasına yenik düşmeye başladı. Endişeleriniz arttığında, okuldaki öğretmenlerinden medet umdunuz. Öğretmenleri ziyarete gideceğinizi öğrendiğinde ise evde yaşanan kasırga, eşyalara zarar vermese de, sizin yüreğinizi sarstı. Onun hayatında olmasını istemediğiniz her türlü zararlı alışkanlığın, çevresinde kol gezdiğini fark ettiğinizde ise dünya başınıza yıkıldı. Önüne çıkan her şeyi talep etti, ne kadar da maymun iştahlı oldu bu çocuk diye düşündünüz. Hep daha fazlasını istedi sizden, istediklerini elde ettiğinde de fırlatıp kenara attı. Nereye gitti, ne zaman gelecek, yanında kimler var, başına bir iş mi geldi; o eve dönene kadar, cevapsız sorular üşüştü başınıza... Kapının kenarından size kuşkuyla bakan asıl soruyu ise aklınızın ucundan dahi geçirmemek için görmezden gelmeyi tercih ettiniz... "Ya bir gün hiç dönmezse"... Gün be gün büyümesine eşlik ettiğiniz çocuğunuza neler olduğunu anlamak ve baş etmek ne kadar da zor bir hâl aldı. Çevrenizden talep ettiğiniz destekte de "delikanlıdır, geçer" denildi. Bu da neymiş, bu ergenlik nasıl bir şeymiş, biz de geçtik bu dönemlerden, böyle değildik ki diye düşündünüz. Büyük bir açmazın içinde, elinizde pek çok soruyla ortada kala kaldınız. Çocuklukla yetişkinlik arasında ara bir basamak olarak düşünebileceğimiz ergenlik dönemi, gençlerin biyo-psiko-sosyal olarak büyük bir değişimden geçmesi ile gerçekleşiyor. Bu büyük değişim karşısında şaşkınlık ve panik yaşayan gencin yanı sıra sevimli ve itaatkâr küçük çocuğunu kaybeden aileler, bu yeni duruma uyum sağlama konusunda problem yaşayabiliyor. Bu noktada belki de ailelerin göz önünde bulundurması gereken temel durum; yetişkin olan "ben"in geçirdiği bu dönemi, çocuğun yeni yaşamaya başlamış olması... Bu dönemde hırçın, huysuz ve isyankâr olabilen, yeniden yapılanma sürecinde olan genç bireye, değişimi - birey olmayı destekleyen yaklaşım ve ailenin ne olursa olsun onunla birlikte olduğunu hissettirmesi yürüdükleri yolda onlar için yeterli... Çocukluk döneminden çıkıp, yetişkinliğe doğru attığı adımlarda genç, kendisine yeni bir yetişkin kimliği oluşturuyor. Tutumların sıklıkla çocukluk döneminde olduğu gibi devam ettirilmesi, bu karmaşık dönemi kaosa dönüştürüyor. Bu yeni kimliğin oluşum sürecinde, genci anlayıp ona destek olabilmek ve aile olarak bu süreci daha sağlıklı geçirebilmek için ailenin gence karşı tutumlarını gözden geçirmesini şiddetle tavsiye ediyorum. Yeni bakış açıları oluşturarak, davranış değişimi her birey için zorlayıcı olabildiği gibi aile dinamikleri içinde değişim zaman alan bir özellik gösterebilir. Aile için bıçak sırtında geçen bu dönemde psikoterapi desteği almak; gencin fırtınalı geçen bu döneminde, ona aile olarak nasıl yardımcı olabileceğinize dair aile dinamiklerinizi değerlendirmek ve öngördüğünüz daha büyük problem durumlarından çocuğunuzu koruyabilmek için işlevsel olacaktır. Pelin AKSU BARKIN Uzman Klinik psikolog / Çocuk ve Ergen Terapisti