Psikoanalitik psikoterapiler, Sigmund Freud’ un bilinçdışı kavramını ortaya atmasıyla başlayan zaman içerisinde teknik, yöntem ve süreç konusunda farklılaşarak ve zenginleşerek günümüze kadar ulaşan bir terapi türüdür. Problemli davranışların önemli bir kısmında, kritik ruhsal gelişim evrelerinde yaşanan sıkıntıların hayat boyu farklı zamanlarda farklı insanlarla farklı ilişkilerde tekrar ettiğini kabul eder ve kişilerin farkında olmadan yaşadığı sorunların kaderi haline dönüşmemesi adına yoruma ve deneyime dayalı terapi süreci işletirler. Her insanın kişisel potansiyeliyle doğmasına rağmen sağlıklı ilişki için asıl belirleyici olanın, ilk çocukluk döneminde (0-6 yaş) bakım veren kişiyle kurduğu ilişkinin olduğunu kabul eder. İlk çocukluk döneminde kurulan yakın ilişkinin niteliğine göre bir ötekine bağlanma biçiminin oluştuğunu ve sonraki hayatında kuracağı yakın ilişkilerde (dost, arkadaş, sevgili, eş vb.) farkında olmadan benzer yaşantıları tekrar edeceği ifade edilir. Genel olarak aşırı sevgi ile aşırı öfkenin sık yer değiştirmesi, kaygılı bağlanma biçimlerinin oluşması, otoriteye ilişkin gerçekdışı duyulan kaygı, depresyon, aynı duruma ilişkin duyguların ve düşüncelerin sık değişmesi gibi birçok durumun belirleyicisi olarak çocukluk dönemi görülür. Kişilik bozuklukları ve kaygı bozukluklarında uzun süreli tedaviler kapsamında en etkili psikoterapi türlerindedir.