Doğduğumuz anda ilk sosyalleşmemizi annemizle, sonra aile bireyleri ve akranlarımızla sürdürürüz. İnsanın sosyalleşmesi, bir gruba ait olma isteği bu süreçleri yönetir. Grup terapisi temelde insanın bu güdüsüne hizmet ederek “iyileşme” için ortam sağlar. Bir lider uzman psikoterapist eşliğinde 8 ile 15 kişilik katılımcıyla bu süreç deneyimlenir. Bağımlılık,sosyal fobi, kişisel gelişim gibi ortak temalar üzerinden bir araya gelen grup kendileriyle ortak sorun yaşayan insanlarla paylaşımda bulunur. Pek çok insan için bir grup önünde sorunlarını, duygu ve düşüncelerini paylaşmak zor gelebilir; ama sosyal bir hayvan olan insan için bu zorluk gerçekten aşılabilir. Her şeyden önce grup terapisinde ortak bir sorun çevresinde toplanan insanlar “bu sorunu yaşayan tek kişi ben değilim” deneyimi onu gruba ait hissettirir. Ortak sorun çevresinde yaşanan farklı deneyimler, alternatif çözümler bulmak konusunda kişiye farkındalık yaşatır. Kişi burada hem öğrenmenin hem de öğretmenin hazzını yaşar. Kişinin yaşadıklarının bir grup tarafından kabul görmesi, anlaşılması iç dünyalarını paylaşan grup arasında bir aidiyet duygusunun gelişmesi grup terapilerinin en önemli parçasıdır. İlişkisel psikanalistler der ki; bütün psikolojik sorunlar ilişkiseldir. İnsanın en büyük ihtiyaçlarından biri ilişki kurmak, ilişki içinde olmaktır. Grup terapileri bir uzman gözetiminde kurduğu bu ilişkisel süreçle kişilere hayat sahnesinden farklı bir deneyim kurmayı amaçlar. İnsan insana ilişkinin iyileştirici yönünü kullanmak için grup terapileri son derece işlevseldir.