Bütüncül psikoterapi, birçok terapi kuramının teknik, yöntem ve süreçlerinin kişiye ve yaşamış olduğu sorun alanına göre entegre edilmesinden ortaya çıkmaktadır. Bilişsel davranışçı terapilerin, psikoanalitik terapilerin ve varoluşçu terapilerin her birinin insan davranışlarının gerçekliğini anlayabilmek adına önemli olduğunu kabul etmesine rağmen tek başına yetersiz olduğunu düşünmektedir. Her terapi ekolünün insanın bir yönünü çok iyi tanımlarken bazı yönlerini anlama konusunda zayıflık gösterdiğini, ortaya koydukları bilgilerin ve uygulamaların, bazı problemli davranışların değişimine çok ciddi katkılar sunarken bazı sorun alanlarında yetersiz kaldığını düşünmektedir. Bütüncül psikoterapide, danışanın karakter özelliğine, kültürüne, sorun alanına ve beklentilerine göre terapiyi daha yararlı hale getirebilmek adına kişiye özel sürecin yapılandırılması amaçlanmaktadır. Özellikle son 20 yılda dünya genelinde yaygınlaşan bütüncül psikoterapi yaklaşımının, gün geçtikçe daha çok tercih edilir duruma geldiği gözlenmektedir.